okulda kötü alışkanlıklar

(Psikoaktif maddeler)

Alkol, sigara, uyuşturucu madde, kumar gibi zararlı alışkanlıkların tüm dünyada tehlikeli boyutlarda yaygınlaşmaya başlaması ülkemizi de tehdit eden bir problemdir. Lise ve üniversite öğrencileri ile çalışan gençlik üzerinde yapılan araştırmalar özellikle sigara ve alkol başlama yaşının 20 yaşın altına düştüğünü ve kültürel faktörlerin etkisi ile içme oranında büyük bir artış olduğunu göstermektedir. Bu bulgularda aile ve toplumun kontrolünü gerekli kılmaktadır.

Zararlı alışkanlıkların yerleşmesini çoğaltan şey toplumların bu alışkanlıklara bakış açısıdır. İslam ülkeleri ve Hindistan da toplumsal olarak alkolü yasaklamaları bireysel düzeyde olumlu sonuç vermemiştir. Çocukları ve gençleri bu maddelerin yarattığı alışkanlıkların etkileri konusunda bilinçlendiren toplumlar alışkanlıkların yerleşmemesinde daha başarılı olmuşlardır.

  • Hiçbir alkol bağımlısı bir gün bağımlısı olacağı düşüncesiyle alkole başlamamıştır.
  • Paket, paket içilen sigaralarla sağlığını bu kadar tehlikeye atan nikotin bağımlısı sigara içmeye başladığı ilk günlerde belki sadece arkadaşlara özenmek vakit geçirmek, akranları gibi davranmanın dışında bir şey düşünmemiştir.
  • Sorunlardan ve kaygılardan kurtulmak için bir doktor kontrolü olmaksızın birkaç yatıştırıcı ilaç alan genç insan bu ilaçlara bağımlı hale geliverdiğini belki de ancak bağımlılık aşamasında fark etmiştir.
  • Bu gün sahip olduğu ahlaki değerleri hiçe sayarak kumar tutkusu ile hem kendi hem de yakınlarının yaşamını altüst eden kumar bağımlısı belki de gençlik yıllarında heyecan arayışının ve psikolojik olarak gelişmemişliğinin farkında olsa bu ağır soruna gereken önlemleri kendisi bulabilir.

Gençlik yıllarında ve daha ileriki yaşam içinde kişiliği geliştirmek ve yaşamı çok olumsuz etkileyecek maddeler hakkında bilgi sahibi olmak pek çok genci koruyabilirdi. Bizler zararlı alışkanlıkların yerleşmemesi konusunda sizlere yardımcı olabilmeyi umuyoruz. (İ.Kasatura 1998)

Alkol, uyuşturucu ve uyarıcı maddelere bağımlılığın nedenleri değişik zamanlarda farklı görüşlerin etkisi altında yorumlanmıştır. Günümüzde bağımlılık bir davranış biçimi olarak kabul edilmiştir. Bağımlılığa yol açan çevre koşulları bireyin içinde yaşadığı toplumun ekonomik ve kültürel yapısından, ayrıca o çevrede bulunan alkol, uyuşturucu ve uyarıcı maddelerden oluşur. (K.Özuğurlu 1989)

Ülkemizde sigara tüketiminin, nüfus oranımıza oranla daha büyük bir hızla yükseldiği, sigara içenlerin yaş ortalamasının gittikçe düştüğü gözlenmektedir. Yılman (1996) tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada orta öğretim ve üniversite gençleri arasındaki alkol ve uyuşturucu madde kullanım oranlarının orta öğretimde kızların %0, 3’ü erkeklerin %0, 4’ünün; üniversite öğreniminde kızların yine %0, 3’ünün, erkeklerinin ise %1, 6’sının uyuşturucu madde kullandıkları anlaşılmıştır.

Uyuşturucu kullanımında en tehlikeli yaşlar 12-17 arasıdır ve 17-25 yaş arasında bağımlı sayısı daha fazladır. Madde bağımlısı olan gençlerin %68’i 18 yaşın, %32’si ise 20 yaşın altındadır. (Yücel, 1989; Akt., Sabuncuoğlu, 1995) AMATEM’in 1995’te yaptığı bir araştırmada İstanbul’daki liseliler arasında %6 oranında madde bağımlısı olduğu anlaşılmıştır. Madde kullanımına başlama yaşı Emniyet Genel Müdürlüğünce 16-30 olarak rapor edilmiştir. Ayrıca elde edilen bulgulara göre ilkokul mezunları arasında madde kullanımı daha fazladır. Ergenlerde madde kullanım yaygınlığı ile ilgili olarak 2001 yılında 24000 ergene ulaşılarak yapılan araştırmada en yaygın kullanılan maddenin sigara, alkol ve uçucular olduğu anlaşılmıştır. (Ögel, Taner ve Yılmaz Çetin, 2003)

Alkol kullanımı ile ilgili olarak yapılan çalışmaların birisinde Türkiye’nin alkol kullanımında ve tüketiminde dünya üçüncüsü, tütün ürünlerinin tüketiminde dünya dördüncüsü olduğu belirtilmektedir. (Kaptanağası, 1998)

GENÇLİK VE ALKOL BAĞIMLILIĞI:

Alkol kullanımına bağlı sorunlar çağımızın en önemli konularından biridir. Bireyin beden ve ruh sağlığı, aile, toplumsal ve iş yaşamını tehlikeye düşürmekle kalmamakta, trafik kazaları, suça yöneltme gibi toplumsal ağırlıklı zararlara da neden olmaktadır.

Alkolün beyne ilk etkisi yorum ve düşünmeyi kontrol eden bölgeyi yavaşlatmasıdır. Böylece kişinin hatırlama, kara verme anlama gibi normal akli görevlerini yürütmesine engel olur.

Alkol Bağımlılığı: Alkolü kontrollü içmek veya bırakma isteğine rağmen bırakılamama aşamasına gelinmesi alışkanlığın onsuz yaşanılamayacak boyutlara varmasıdır.

Alkol bağımlılığının en güzel tarifi ise şöyledir: “Alkol bağımlısı içki içmeye başladığı zaman içmeyi istediği yerde bırakamayan kişidir.”

Bazı dini günler veya kendilerince uygun günlerde içki içmemeleri olasıdır ancak bir alkol bağımlısı bir kaç gün hatta birkaç hafta içki içmeden durabilmesine rağmen içki içmeye başladığı zaman kendisini frenlemesi olası değildir. Arada bir yapılan arkadaş toplantıları, kokteyller, çeşitli kutlama törenleri gibi vesilelerle içki çevreye uyum sağlamak için içen sosyal içkicidir. Alkolün alışkanlık yapan etkisiyle haftada bir kez olmak üzere on hafta arka arkaya içki içen kişilerde beyinde bağımlılığın ilk temelleri atılmaktadır. “İçki, artık yaşamak için alınmaya başlamışsa akşamcılık devreye giriyor demektir.” (Özcan Köknel 1998) Öte yandan alkolik ailelerin içinde yaşadıkları ortam sağlıklı üyeleri olan ailelerin içinde yaşadıkları ortamdan önemli farklılıklar gösterir. Alkolik aile ortamı genellikle gergin ve güvensizdir. Tutarsız ve yordanamaz davranışların çok sık görülmesi nedeniyle, aile üyeleri özelliklede çocuklar neyin doğru neyin yanlış olduğunu, neyin ne zaman ve nasıl yapılması gerektiğini anlamakta zorluk çekerler. (Forward 1990)

Aile üyelerinin bir yere birlikte gidip gidemeyeceklerini, bir şeyi kutlayıp kutlayamayacaklarını, hatta birlikte yemek yiyip yiyemeyeceklerini bile ebeveynin kanındaki alkol miktarı belirler. [(Velleman ve Orford 1990) Türk Psikoloji Dergisi 1994]

ALKOLİZMAYA GÖTÜREN SEBEPLER
Destekleyici Olarak İçenler: Bu tipler, şiddetli bir aşağılık duygusundan şikayetçidirler. Bunun kısmen farkında olmakla birlikte asıl sebebi bilmezler. (Birkaç kadeh almadan kimseyle konuşamıyorum, patronumun karşısına çıkabilmem için iyice içkili olmalıyım) cümleleriyle aşağılık duygusunu belirtmektedirler.
Rahatlatıcı Olarak İçenler: Rahat edebilmem için içmeliyim, içmeden kalabalık arasına giremiyorum, içince daha rahat konuşuyorum diyen tipler hissettikleri şiddetli baskı sebebiyle içmektedirler.
Bastırılan Bir Duygu Veya Fikre Karşılık Olarak İçenler: Burada çok defa alkol bir seksüel tatmin vasıtası olarak kullanılır. Hadise tamamen şuur dışı cereyan eder. Bu tipler çoğu kez gizli bir homoseksüalitenin ıstırabını çekerler. Erkekler kendi aralarında içki grupları kadınlarsa içki âlemleri yaparlar.
Nötralize Edici Olarak İçenler: Bu tipler hissettikleri korku ve sıkıntıyı karşılamak maksadıyla içerler. Alkol almadan trene ve uçağa binemeyen, sevdiklerinden biri uzakta olduğu zaman içmeden yapamayanlar bu gruba girerler.
Kaçmak İçin İçenler: Suçlulukta, homoseksüaliteden, kadınlardan, mesuliyetten, öfkeden kaçmak için içenler vardır.
Düşmanlık Ve Şiddetli Saldırganlığı Bastırmak İçin: Eve geldiğim zaman yemek hazır değildi, üstelik çocuklar da ağlıyordu, her taraf pis ve bakımsızdı, karımdan nefret ediyorum. Onu öldürmek yerine ölesiye içtim.
Ruhen Asıl Ruh Kademesi Olan Özlemini Çektiği Veya Seviyeye İnmek İçin İçenler: Adeta aptallaşmak için içenler denebilir. Çocuk gibi ağlar, şımarır, anasının şefkatini arar ve karısının şefkatiyle mukayese eder. (Benim annemin pişirdiği yemeklerin lezzeti nerede, senin pişirdiklerininki nerede?) Bir haftadır hastayım bir hatır bile sormadın veya çok içtiğim zaman çok defa altımı ıslatır kaçarım. Bu tiplerde çocukluk dönemine gerileme yaşanır. (Gençlik ve Zararlı Alışkanlıklar 1987)
ALKOLE EĞİLİMLİ OLANLARIN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
Alkollü içkilere ilk başlangıçta sadece eğlence ortamlarında toplumsa nedenlerle başvuran sosyal içkicilerden ayrı olarak bağımlılık eğilimi gösteren kişilik yapısı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

  • Gerçeklerle yüz yüze gelebilecek güçleri yoktur.
  • Kendilerine güç gelen durumlardan mücadele ederek değil, kaçarak kurtulmak isterler.
  • Davranışlarının çoğunda öz denetim değil kaba güç baskındır.
  • Alkol kendilerini sorunlardan kurtarabilecek bir yapay cennet olarak algılanır.
  • Aile, toplum ve arkadaş çevrelerinde uyumlu davranamazlar. Uyumlu olmak içinde bir çaba harcamazlar.
  • Kalıtımla(soyaçekimle), aktarılan bedensel, ruhsal özellikler ve yatkınlıklar.
  • Merkezi sinir sisteminin yapısı ve işlevi.
  • Ruhsal yapının temelini oluşturan kişiliğin gelişmesinde önemli rolü ve yeri olan zeka düzeyi.
  • Benlik(ego) gelişmesi.
  • Çocuğun, gencin içinde yaşadığı, büyüdüğü, geliştiği aile çevresi, yakın ve uzak toplumsal ortam.
  • Çocuğun, gencin insanın halen içinde yaşadığı iletişim ve etkileşimde bulunduğu toplumsal ortam.
  • Çocuğun, gencin insanın becerisi, yetisi, yeteneği, amaçları, beklentileri, duyguları, düşünceleri, ilkeleri, kuralları, değerleri doğrultusunda kendisini gerçekleştirmesi, var olması, başka bir deyişle kimliğini bulması.

Alkol ve madde kullanımına ve bağımlılığa yatkın kişilik yapısı bu katmanlardan birinde ya da bir kaçında yer alan yapısal ya da işlevsel bozukluklar sonucu ortaya çıkar. (İ.Kasatura 1998)

Gençlerle yaptığımız çalışmada ilk içme deneyimlerini aileleriyle birlikte bir kutlama, anlamı olan bir yemekte geçiren çocukların merakı tatmin olduğu için daha sonraki yıllarda da sosyal içici olarak sürdürebileceği sorunlu içkici durumuna girmediği görülmüştür. Gençlerle sorunları oturup konuşarak bir yol çizilmesine gitmek en uygun durumdur. Anne-babalarıyla bu konuda konuşmaya çekinen gençler aslında bu konuşmayı yapmayı çok istemektedirler. Anne-babanın çocuklarına her şeyi konuşabileceği güveni vermeleri problem içkiciliği hazırlayan ortam ve davranışlardan da koruyacaktır.

  1. Bağımlılık eğilimi gösterenlerin aile yapıları birbirine benzer mi?
  2. Bağımlılık özellikleri gösteren gençlerin büyük çoğunluğu kendilerine tutarlı bir eğitim veremeyen, iletişim bozuklukları içinde birbirlerine seslerini duyuramayan bireylerden oluşan aileden gelir. Bu ailelerin temel karakteristik özellikleri şöyledir:

ª Boşanma ya da ayrı yaşama veya ölüm nedeniyle bölünmüş aile.

ª Çocuklarına güven hissi duymayan ve güven vermeyen aileler.

ª Çocuklarının yetişme ve eğitimine lakayt davranan aileler.

ª Çocuklarının eğitimine zaman ayırmamak, uğraşmak için bol para ve maddi değeri büyük armağanlar vererek görevlerini yaptığını düşünen aileler.

ª Çocuklarını aşırı koruyarak, hiç bir sorumluluk vermeden yetiştiren, hayata hazırlamayan aileler.

ª Doğumdan itibaren anne-babasından ruh sağlığı için gerekli ilgi ve sevgiyi gören çocuklar, eğitim ve gelişmelerinde anne-babayı yanlarında bulan çocuklar yaşam daha gerçekçi yollarla hazırlanma olanağı bulabilirler. (A. Yörükoğlu 1993)

RİSK GRUBU İÇİNDEKİ GENÇLER
Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, 15–24 arası gençliğin madde bağımlılığında “risk grubu” oluşturduğuna dikkat çekerek, anne-babaları ergenlik dönemi sorunlarına ilişkin uyardı. Aile Araştırma Kurumu tarafından hazırlanan “Bağımlılık ve Ergenlik Dönemi” raporunda, ergenlik döneminde ortaya çıkan çelişkili kişilik yapısının, madde bağımlılığına zemin oluşturabileceğine dikkat çekildi. Ergenliğin “özveri ve acımasızlığın aynı zamanda gözlenebildiği dönem” olarak tanımlandığı raporda, gençlerin özellikle lise yıllarını kapsayan yaşlarda uyuşturucu ve uyarıcı maddelere yönelebileceğine dikkat çekildi. Sigara ve alkolü de kapsayan 8 tür madde bağımlılığının ele alındığı raporda, Türkiye’de lise öğrencilerinin yüzde 27’sinin alkol kullandığı kaydedildi.

Raporda, alışkanlık yapıcı maddelerin günlük yaşamdaki yaygınlığına dikkat çekildi. Bunlar arasında eğitim ve ders malzemesi olarak kullanılanlar ile gençlerin kullandığı türden günlük bakım malzemeleri önemli yer tutuyor. Ulaşılabilme kolaylığı ve temin edilebilme ucuzluğu nedeniyle çok küçük yaşlarda bağımlılığa yol açan maddeler arasında oje, daksil, metal parlatıcılar, yapıştırıcılar, kuru temizleme

maddeleri, saça şekil verici püskürtücü ve jöleler, kokulu kalem ve silgiler yer alıyor.
Aile Araştırma Kurumu’nun raporunda, anne-babaların “çocuklarınızla arkadaş olun” sloganını genellikle yanlış anladıklarına dikkat çekilerek, “Bu slogan, anne-baba ile çocuk arasındaki sınırların, düzeyli ilişkinin, yönlendirmenin ve deneyim aktarımının önüne geçtiği zaman çok olumsuz sonuçlarla karşılaşıldı” denildi. Raporda, anne-babası ile bebeklikten itibaren sevgi bağları kuran gençlerin ergenlik dönemini daha sorunsuz atlattığı belirtildi. (http://www.dermanbul.com/medicine_info.php3?id=159)
Kalıtımsal Yüklülük: Ailesinde alkol bağımlısı olan bir gencin alkol bağımlısı haline gelme riski ailesinde alkol bağımlılığı bulunmayan bir gence göre 3 misli daha fazladır.

Güçsüz Bir Benlik Yapısına Sahip Gençler: Sorunlarla her karşılaştıklarında neler yapabileceklerini, sorunların nasıl üstesinden gelebileceklerini düşünmeyen kişiler. Kolay çözümler aramayı seçerler. Alkol ve uyuşturucu gibi maddelerde yetişkin yaşam içinde sıkıntılardan kurtulabilmek için başvurdukları kolay çözümlerden biridir. Öyle kolay çözüm ki, yaşamlarına getirdiği güçlüğü yaşam boyu çözmek güç hatta olanaksızdır.
ALKOLLÜ İÇKİ İÇME ALIŞKANLIĞININ GELİŞMESİNİ ENGELLEYEBİLECEK ÖNLEMLER:
Bireysel Düzeyde:

1) Akran Gruplarının Değer Ölçüleri Üzerinde Durulmalıdır: Bağımlılık noktasına gelen birey gibi bugünün gencide toplum içinde arkadaşları arasında daha popüler olabilmek veya erişkin toplumda kabul edilebilmek için özenti nedeniyle içiyor. Fazla içki içmenin hüner sayıldığı bir arkadaş grubu içinde genç bireyin kendini kanıtlamak için içme ihtiyacını duyacağı açıktır. Bu durumlarda kendilerine içki gibi olumsuz etkileyebilecek bir etkene değil kişiliklerini olumlu yönde geliştirebilecek olumlu iletilere teşvik eden arkadaşlara ihtiyaç vardır. Bir başka deyişle beraber oldukları arkadaşlarını kendilerini geliştirmeyi bilen zamanı ne şekilde değerlendirebileceğinin farkında olan arkadaşlardan seçebilen gençler kendi zamanlarını da benzer uğraşlarla geçirecekler ve zararlı alışkanlıklara yönelmeyeceklerdir.

2) Sıkıntıları Yenebilmeyi Öğrenmek, İçki Yatıştırıcı Bir İlaç Değildir: Sıkıntı nedeniyle başlanan bir içki başlangıçta yatıştırıcı bir etki göstermesi nedeniyle genç bireyi çabuklukla tutsağı edebilir. Burada genç bireyin düşünmesi gereken nokta stresin bulunmadığı bir yaşamı özlemek yerine stresle olumlu yöntemlerle savaşabilmeyi öğrenmektir. Hiçbir stres faktörünün bulunmadığı yaşam mutlu değil monoton bir yaşamdır. Bu nedenle insanlar monotonluktan kurtulmak için çaba harcamalıdır. Olayları değiştirebilecek gücü yoksa bunlara bakış açısını değiştirebilmelidir. Bu olayları değiştiremeyeceği için üzülmek yerine bu olayları başarı ve mutluluğa ulaşabilmek için bir basamak olarak kullanabilmeyi öğrenmelidir.

3) Olumlu Düşünmek: Yaşanan bütün olayların olumlu yönü kadar olumsuz yönleri de vardır. Karamsar bir görüş açısıyla hep olumsuzlukları düşünmek yerine olayların ve kişilerin olumlu taraflarını düşünmek kısa bir süre sonra olayları olumlu bir yöne kanalize etmeye, kişilere olumlu düşünceler kazandırmaya başlayabilir.

4) Bakış Açısını Değiştirerek Stresi Yenmeyi Öğrenmek: Stresle başa çıkma yöntemlerinin amacı, stresin yol açtığı istenmeyen sonuçlara yeni bir bakış açısı getirmektir. Bedende stres esnasında ortaya çıkan durumun karşıtı olan bir durumu meydana çıkarabilmek için bedene gevşeme cevabının öğretilmesi gerekir. Gevşeme cevabının öğretilmesiyle stres sırasında ortaya çıkan kimyasal maddeler kaybolur. Stresi azaltan en önemli faktör stres durumunda kontrolü elinde tuttuğuna ilişkin duygudur.

5) İçkiye “Hayır” Demeyi Öğrenmek: İçkili bir ortamda size yapılan alkollü bir içki ikramına evet deme mecburiyetiniz olmadığını bilmelisiniz. Ne istediğinizi bilerek yaptığınız bilinçli bir seçim sizi başkalarının gözünde yüceltir. İçkiye dayanaklı olmak veya çok içebilmeyi bir gösteriş aracı yapmak yerine kendi sağlığınızdan sorumlu olduğunuz her anı hatırlamak sizi daha bilinçli davranışlara itecektir.

6) Zamanı Değerlendirmeyi Bilmek: Alkollü içkilere başlayan gençler üzerinde yapılan çalışmalar gençlerin boş zamanlarını değerlendirecek uğraşlar bulamadığını büyük bir boşluk duygusu yaşadıklarını göstermektedir. Zamanını değerlendirecek çalışmalar kadar eğlenme ve dinlenmeye yer ayıran gençler hem toplumsal yaşamlarında hem de bireysel hayatlarında mutlu olabilmektedir. Yaşamın amacı mutlu olabilmektir. Mutlu daha başarılı ve mutlu olarak zararlı alışkanlıklara yönelmemektedirler.

7) Kendini Tanımak: Olabilmenin yolu ise zararlı alışkanlıklara saplanmadan bireyin kendi istekleri ve yetenekleri doğrultusunda bir yaşam kurabilmesinden geçer. Hiç yetenekli olmadığı bir alana sırf gösteriş ya da başka nedenlerle yönelen bir bireyin başarılı olamayacağı açıktır. Başarısızlıkta kendisinden hoşnutsuzluk duygularını beraberinde getirecektir. Kendi yeteneklerini, isteklerini, sahip olduğu ekonomik ve toplumsal olanaklarını gerçekçi bir gözle değerlendirebilen genç birey kendisinden ve yaşamdan ne isteyebileceği konusunda gerçekçi olduğu için gereksiz hayal kırıklıkları yaşamayacaktır. Zaman zaman başarısız ve çevreye uyumsuz dönemleri oluyorsa bunun nedenleri üzerinde düşünerek hangi noktalarda çaba harcadığı takdirde olumsuzlukları aşabileceğini görebilecektir.

8) İlgi Alanını Genişletmek: Çok fazla çalışmak durumunda olan bir bireyin işine ayırdığı zaman yüzünden sağlığı bozulabilir. Evliliği yıkılabilir. Dar bir amaç için başarılı olurken tüm bir yaşam açısından başarısızdır. Yaşamdaki bütünselliği kaybetmemek için sadece iş değil aynı zaman da ekonomik durum, aile, toplumsal ve kültürel yaşam kişisel ve yaratıcı faaliyetlerde gündeme gelmektedir. Bugün derslerinin dışında kendisine kültürel, sanatsal, sportif yeni ilgi alanlarını bir hobi olarak araştırmayan bir öğrenci kendisine başarıyı değil başarısızlığı hazırlıyordur. Çünkü sadece ders başarısına dayanan bir başarıda öğrenci yaşamdaki dostluklarının eğlenmenin, dinlenmenin gereğinin farkına varmadan çalışıyorsa kısa bir süre sonra yaşam dengesinin bozulmakta olduğunu görecektir. Denge içinde yaşamak ise bireyi zararlı alışkanlıklara kaymaktan alıkoyabilecek en önemli etkenlerden biridir. (İ. Kasatura 1998)

“Kişi ilk kadehte alkolü

İkincide alkol alkolü

Üçüncüde, alkol kişiyi içer.”

ÇİN ATASÖZÜ

UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI

Uyuşturucu madde bağımlılığı bağımlı olunan maddenin elde edilebilmesi için, bireyin bütün değerlerini feda edebileceği çok tehlikeli bir bağımlılık türüdür. Bağımlı olunan maddeden başlangıçta beklenenler haz verici özelliklerdir. Sıkıntılı, problemli zamanları bu “dost” sayılan maddeyle geçirmek bireyleri ilk kullanımda problemlerin bulunduğu bir dünyadan yapay bir cennete taşımaktadır. Yapay cennette buldukları tek düze bir yaşam yerine renkli dünyalar ve sanrılarla yaşamalarıdır. Günlük yaşamdaki kaygılardan cesaretsizlikten, güvensizlikten kendilerini uyuşturarak kurtulmak istemektedirler. Ancak sanrılarla iyi vakit geçirdiklerini düşünmeleri bilincin ve düşüncelerin, merkezi sinir sisteminin zarar görerek düşünce bozuklukları ortaya koymasından başka bir şey değildir. (http://www.ogretmenlersitesi.com/ yazi/arsiv/diger52.html)

Kendini günlük yaşamda pasif, güvensiz gören bir bireyin uyuşturucu ile coşkulu, kendine güvenen bir insan haline geldiğini sanması zararlı bir yanılgıdır. Çünkü bu coşkulu davranışların kendisini verimli ve yaratıcı davranışlara götürecek bir hareketlilik olmadığını anladığı zaman geri dönmek için geç kalmış olacaktır. Hareketlerdeki taşkınlık çoğu kez tutarsız ve saldırgan davranışlara yol açarak toplumsal yaşamdaki yerini sarsarak kendisini güç durumlara düşürür. Algılama ve düşünce bozukluklarına, hareket bozukluklarına yol açan ve duygusal yaşamda ise durgunluk, taşkınlık, ilgisizlik gibi belirtiler ortaya koyan uyuşturucu madde alışkanlıkları bu belirtilerle ruh ve akıl hastalıklarından biri görünümünü de vermektedir.

BAŞLICA BAĞIMLILIK OLUŞTURAN MADDELER
1. Sakinleştirici-Yatıştırıcı Maddeler: Korku, kaygı, gerginliği azaltmak için.

  1. Uyarıcılar: Uyku ve iştah kaçıran etkileri geçtikten sonra kişide yorgunluk ve çöküntüye neden olur.

a)Kokain b)Exctasy c)Kafein

  1. Halüsinasyon Meydana Getirenler: Sanrı ve hayal gördürücüler, LSD, Meskalin.
  2. Esrar: Hint keneviri yaprağından elde edilir.
  3. Uçucular: Bunlar tiner, benzin, gazolin, baly gibi yapıştırıcılardır. Uçucu maddelerin satılması yasal olduğundan kolaylıkla bulunabilir. Bu yüzden kullanımı yaygındır.
  4. Eroin: Afyondan elde edilir. Bir-iki kullanımdan sonra süratle bağımlılık gelişir. Etkisi 8 saat sürer. Daha sonra şiddetli yorgunluk belirtileri, kas ağrıları ve kramplar görülür. (Gençtan, Engin 1997)

Madde Kullanımıyla İlgili Dışa Yansıyan Belirtiler: Halsizlik, nedensiz yorgunluklar, yüzde solukluk, ağızda kuruluk, terleme, davranışta dengesizlik, sorumsuzluk, iradenin yok olması, unutkanlıkların artması, düşünce ve davranış bozuklukları, ahlaki değerlerin kaybolması, bedensel ve psikolojik çöküntü.
GENÇLERİN MADDE KULLANMAYA BAŞLAMA NEDENLERİ
1. Merak Ettikleri İçin: Arkadaşlık ilişkileri böyle kötü ir alışkanlığın başlaması veya önlenmesinde büyük önem taşır. Aile içinde belli değerleri kazanmış kendine güveni olan bir genç kendi kişilik yapısı ve değer ölçülerine uygun bir grup seçer. Bu grup içinde önemsediği arkadaşları madde kullanıyorsa bu gruptan ayrılabilir. Yeterli psikolojik güçte olmayan bir genç ise arkadaşlarının “bir kereden ne çıkar” telkinleriyle maddeyi alabilir.

  1. Kişisel Yatkınlık: Alışılmış kurallara başkaldırabilen, duygusal açıdan dengesiz, çabuk parlayan, olgunlaşmamış gençler çevrelerine uyumda güçlük çekerler. Denemeye ve yeniliğe duydukları merak nedeniyle madde alabilirler. Marihuana alan bir üniversite öğrencisinin kullandığı madde ile ilgili ifadesi: “-Bir şey fark ettim, o bende çok büyük bir boşluğu dolduruyor. Onu sevmek falan değil bu… Kişiliğini arayan birinin kendine idol seçmesi de değil. Düşüp kaybolmamak boşluğun, amaçsızlığın ve anlamsızlığın en dibinde bulmamak için kendimi ona sıkı sıkı tutunuyorum…”
  2. Yanlış Arkadaşlar
  3. Amaçsızlık Ve Değerler Kargaşası
  4. Bozuk Aile İlişkileri: Barker ve Adams’ın Colorado eyaletinde madde bağımlıları üzerinde yaptıkları araştırmalarda bunların ancak 1/3’ünün düzenli bir (anne-babadan oluşan) aileden geldiklerini tespit etmişlerdir.
  5. Şehirleşme Problemi: Bu genç birey için yeni bir ortama girmek büyük bir kaygı yaratmıştır. Yeni problemler her birey için kaygı vericidir. Ancak daha önceki problemlerini çözememiş bireyler için kaygı duyulan bir ortam daha büyük sorunlar yaratacaktır. Belli ki bu öğrenci ergenlik ve gençlik döneminde kazanması gereken bağımsızlığı ve kendine güveni kazanamadan ve kendi kendine yetmeyi öğrenemeden yeni bir ortama ayak basınca güçlüklere karşı koyamamıştır.

MADDE KULLANMANIN SONUÇLARI

Madde kullananlarda davranışlarda dengesizlik, sorumsuzluk, duygusal dengesizlik, yerine göre bu duygularını gösterememek, yaşanan olay ve ortamla orantısız, sıkıntı veya keyif durumları göstermek ortak sonuçlardır. Afyon ve eroin kullananlarda saldırgan davranışlar ve şiddet eylemlerine sık rastlanır.

SİGARA

Sigara tıpkı içki gibi gençleri zararlı bir alışkanlığa sürükleyebilecek bir psiko-aktif bir maddedir. İnsanlar tarafından yüzyıllardır kullanılmasına rağmen günümüzde uygarlığın gelişiminde ve stres doğuran olayların artmasıyla tüketimi fazlalaşmıştır. Kan basıncını yükseltmesi, kalbe aşırı yük meydana getirmesi, akciğer ve solunum sistemine zararlı olması bakımından sigara içen 10 kişiden 3-4’ü sigaranın yol açtığı hastalılardan ölmektedir.

Günde bir paketten fazla içenlerde kalp hastalığı riski içmeyenlere oranla 5 kat daha fazladır. Sigara bırakıldığında ise bu oran 5 yıl içinde yarı yarıya düşmektedir. (20.yy. Sağlık Ansiklopedisi)

En fazla sigarayı ağır iş yapanlar ve emeklilerin içtiği istatistiklerden anlaşılmaktadır. Sağlıklarını en az tehlikeye atacak şekilde içenler ise sigarayı çok ender olarak çok uzun filtreli olarak içenlerdir. (Evans 1992)

Sigara bağımlılığının sağlığa nasıl bir fatura çıkarabileceği özellikle gençlik yıllarında geniş bilinçlendirme toplantıları ve programlarıyla topluma anlatılırsa cazip reklamlar ve şık sigara paketleri etkisini kaybetmeye başlayabilir. (Gençlik ve Zararlı Alışkanlıklar 1987)

Sigaranın içeriğinde ki katran kanser yapıcı maddeler taşır. Akciğer ve solunum sistemine zararlıdır. Sigaranın içerdiği bu maddeler sigaranın yanan ucunda da yani dumanında da bulunduğu için sigara içmediği halde sigara içenlerin yanında bulunan kişileri de pasif sigara içici durumun da olumsuz etkilemektedir. Anne-babaları sigara içen çocukların, anne-babaları sigara içmeyen çocuklara oranla daha fazla bronşit ve zatürre olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlarda sigarayı içine çekmeden içtiğini bu yüzden de sigaranın tehlikelerinden uzak bulunduğunu düşünen kişilerin ne kadar yanıldığını ve kendilerini aldattığını ortaya koymaktadır.

*Bunları bildiğiniz halde sigaraya devam ediyor musunuz?

  • Sigara dumanı saçınıza, yüzünüze ve giysilerinize siner. Kötü kokmanıza neden olur.
  • Dilin tat alma kabiliyetini azaltır.
  • Saçlarınız bazen aşırı yağ salgılar, bazen de cansız ve mat olur.
  • Ne kadar sağlıklı olursa olsun gözleriniz parlaklığını kaybeder. Bazen gözlerinizin beyazının, sarımsı bir renk alması sigaranın bıraktığı etkidendir.
  • Genelde sigara gözlerin altında erken yaşta çizgilerin oluşmasına neden olur.
  • Tırnaklar ve parmaklarda sararma olur.
  • Cilt nemini kaybeder ve genç yaşta matlaşır. Yine bu nedenle sarkar ve gözenekleri genişler.
  • Kalp, damar, karaciğer, akciğer, bağırsak ve mide rahatsızlıklarına yol açar.
  • Kısırlığa neden olur.
  • Uyku düzensizliği, migren ve bunlara bağlı olarak sinir bozukluklarına yol açar.
  • Sigara içen bir annenin bebeğinin içmeyen anneninkinden daha küçük olduğunu istatistikler belirlemiştir. Aynı şekilde çocuğun zekası ve fizik yapısı yönünden de olumsuz farklar ve sakatlıklar meydana gelmektedir.
  • Her şeyden önemlisi, hayatınızı siyah bir dumana esir ederek sayısız sıkıntılar ve dertler yanında iradenizin de güçsüzlüğünü kabullenmiş olursunuz. (Kaptanağası, Selahaddin. Sigara Raporu 1992)

İnsanlarda sigara ve alkole başlama ve devam etme sebepleri çok değişiktir. Bu toplumun yapısına göre farklılık gösterebilir. Ülkemizde yapılan araştırmalarda aşağıdaki veriler elde edilmiştir. (İ. Sefa Kaya 1991)

Yaşa Göre Sigara Kullanımı= (%)

18-30 yaş
30-49 yaş
50 den yaşlı

Sürekli içen
24, 6
30, 7
18, 8

Ara sıra içen
20, 8
18, 6
12, 7

Bırakmış
4, 3
7, 5
14, 9

İçmeyen
50, 3
43, 2
53, 6

Eğitim Düzeyine Göre Sigara Kullanımı

diplomasız
ilkokul
ortaokul
lise
yüksek
Öğrenci

Sürekli içen
18, 3
24, 9
33, 7
28, 4
28, 3
10, 5

Ara sıra içen
9, 7
17, 5
18, 3
25, 2
16, 3
21, 1

Bırakmış
2, 2
9, 7
7, 7
8, 6
10, 9
5, 3

İçmeyen
69, 9
48, 0
40, 4
38, 1
44, 6
63, 2

GENÇLERİN SİGARAYA BAŞLAMA NEDENLERİ

Psikososyal nedenler ağı basmaktadır. İnsanlarla daha başarılı ve rahat iletişim kurabilmek, kendilerini daha rahat hissedebilmek, arkadaşlarının etkisi altında kalmak, sigara içen arkadaşlarından aşağı kalmadıklarını, onlarla aynı zevk ve değeri paylaştığını göstermek can sıkıntısını gidermek, yorgunluk azaltmak ve kendilerini kanıtlamak için sigaraya başlayabilirler.

Sigaranın stres gideren, dikkati toplamaya yardımcı olan özelliklerinin konuşulduğu bir aile içinde yetişen genç büyük bir olasılıkla tıpkı sigara içen diğer aile üyeleri gibi sigarayı stres gideren bir arkadaş gibi algılayacaktır.
SİGARA İÇMEYE KARŞI BİREYSEL DÜZEYDE ÖNLEMELER

Sigara içmeyi düşünüyorsanız veya sigara içen bir kişiyseniz önce niçin içmek istediğinizi veya neden içtiğinizi gözden geçirin.

*Sigara içmek sizin için çevreye gösteriş aracı mıdır?

*Çevrenizde kabul görmek için başvurduğunuz bir alışkanlık mıdır?

*Yoksa sıkıntılı ve gergin olduğunuz durumlarda sigara size bir yatıştırıcı görevimi yapıyor?

Sigara içmenizin altında yatan nedenleri gördükten sonra bu nedenleri sigarasız olarak nasıl karşılayacağınızı düşünürseniz sigara içmemenin formüllerini geliştirmeye başlarsınız. Örneğin sigara bir özenti, gösteriş aracı ise sigarasız olarak kendinizi kanıtlamanın daha akılcı ve size daha yararlı olduğunu görmeye başlarsınız. Sıkıntılı ve çaresiz olduğunuz durumlarda bir otomatik davranış olarak sigara içmek yerleşmişse sigarasız olarak bu durumların üstesinden nasıl gelebileceğinizi düşünmelisiniz.

SİGARA DÜNYADAKİ EN TEHLİKELİ ve YAYGIN ALIŞKANLIKTIR

Sigara ve alkol birlikte alındıklarında insan sağlığı için ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Bu konuda son yapılan araştırmalar bu iki maddenin aynı zamanda vücuda girmesi halinde özellikle ağız, gırtlak, yemek borusu, akciğer, karaciğer ve mide kanserinin oluşmasına çok daha uygun ortam hazırlıyor.

Günde bir paket sigara ve yarım litre veya daha fazla içki içenler tütün ile alkolün içindeki kanser yapıcı maddelerin birbirlerini güçlendirmesi sonucunda erken ölüme kendilerini mahkûm etmektedirler. Tehlike yüksek tansiyonlular ve kalbi zayıf olanlar için daha da büyüktür. Araştırmalara göre sigara içen insanların aldığı alkol sigara içmeyenlere oranla daha çabuk kana karışıyor. Bu durum daha çabuk sarhoş olmalarına neden oluyor.

Sigara bağımlılığının tedavisinde sigaranın çok kısa bir süre bırakılmış olması başarısızlık değil başarı olarak yorumlanmalıdır. Kısa bir süre içinde olsa bağımlı olduğu maddeyi bırakabilmiş bir kişinin bu girişimini biraz daha çaba harcadığı takdirde daha uzun süre devam ettirebileceği yolunda güvence verilmelidir.

Sigara içmeyi çağrıştıracak stresli ortamlarda kaygı, depresyon gibi olumsuz duygu durumlarına kaymak yerine gevşeme egzersizleri ve olumlu düşünce ile stresi yenmeye çalışmalıyız. (Kaptanağası, Selahaddin 1992 )

OKULLARDA ÖNLEME

Sağlıkla ilgili davranışlar ve tutumlar yaşamın ilk yıllarında oluştuğu için çocukluk ve ergenlik dönemlerinde gençlere ulaşmak kritik bir öneme sahiptir ve o nedenle okul temelli önleme çalışmaları çok önemlidir. Okullar, öğrencilerinin akademik başarıları artırmaya, sosyal, duygusal ve sağlık engellerini gidermeye yönelik giderek artan ilgi nedeniyle uyuşturucu karşıtı çabalarda toplumda anahtar rol oynamaya başlamışlardır. Bu konuda okuldan beklentilerin çok yüksek olduğunu düşünenler de vardır. 1960 ve 1970’li yıllarda madde kullanımı ile ilgili okullardaki önleme çalışmaları korkutmaya, maddelerle ilgili bilgi vermeye, kendilik değerini artırmaya, ergenlerin morallerini yükseltmeye dayalıydı. Sigarayı önleme programları da gençlerin sigara içmenin uzun süreli zarar verici etkilerini fark etmelerine yönelikti. Okul temelli önleme programların içinde gençliğin madde kullanımını azaltmak için toplum taktiklerinin ve kitle iletişim araçlarının da kullanıldığı çok öğeli programlar daha başarılı olmaktadır. Son zamanlarda uyuşturucu kullanımını önleme programları, özellikle ilkokul ve ortaokul öğrencileri için sınıf programları aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Bunda, son yıllarda yanlış kullanımını önlemede etkili oluğunun anlaşılmasının rolü vardır.

Madde kullanımını önleme ile ilgili olan programlarda aileler, akranlar, okullar ve toplumun etkileşimine odaklaşan yapıda olması gerekmektedir. Ayrıca madde kullanımını önleme ile ilgili çalışmalarda bilgilendirmenin yanı sıra “hayır deme” becerileri yer almalıdır. Sporun, sigara ve madde kullanımını önlemede çok önemli olduğu dikkate alınarak okullarda spor çalışmalarını artırılması yoluna gidilebilir. Anne-babaları, öğretmenleri eğitmenin önemli olduğu ve programa katmak gerektiği pek çok kuramcı tarafından önerilmektedir. Anne-babaların eğitilmesinin gerekliliği Madde ile Mücadele Ulusal Politika Ve Strateji Belgesi içinde de yer almaktadır. Ayrıca güvenlik güçlerinden, sağlık çalışanlarından, hukukçulardan, basından, gençlik kamplarında çalışanlardan yardım alınabilir.

Biyoloji, Kimya, Yuttaşlık, Sağlık Bilgisi, Hayat Bilgisi, Fen Bilgisi, Psikoloji, Kız Meslek, Endüstri Meslek ve Sağlık Meslek Liselerinin uygun meslek derslerinde konuya yer verilebilir ve böylece ders programlarını içeriği olarak da madde kullanımını önlemeye mesajlar verilebilir. Bunların yanı sıra okullarda Yeşilay kolları güçlendirilebilir. (Korkut, 2004:275-278)

Eğer bir öğrenci madde kullanıyor veya kullanan bir aileden geliyorsa, sıklıkla bu durumu ilk olarak öğretmenler ve psikolojik danışmanlar fark ederler. Dolayısıyla psikolojik danışmanların ilk, yardım ediciler olmaları umulmaktadır. Okullarda madde kullandıkları ve madde kullanımına yeni başladıkları anlaşılan gençlere yönelik olarak bazı müdahaleler yapılabilir. Bu tip etkinlikler aşağıda sunulmuştur:

1) Yüzleştirme

2) Doğru ve Tam Bilgi

3) Karar Verme Taktikleri

4) Akran grubu Katılımı Sadece Madde Kullanmaya Başlayanın

Değil Tüm Arkadaşlarının da Bazı Beceri Eğitimlerinden Geçirilmesi

5) Etkili Davranma Becerileri

6) Öğrenciye Yardım Programı

Ailede ve okulda baskıcı yöntemlerle gençlerin sigaraya karşı korunmasında başarı sağlanamadığı bilinen bir gerçektir. Bu tür yaklaşımlar gençte tepki oluşturur, yasaklanan her şeyi yapmak ve büyüklerini karşı çıkmak eğilimine kapılmasına neden olur. İnandırıcı, aydınlatıcı, eğitici yöntemlerin daha etkili olduğu kuşkusuzdur. Bedensel ve ruhsal bakımdan sağlıklı kuşaklar yetiştirmenin maddi ve moral şartlarını oluşturma daha da önemlidir. Dini inançlarımız ve törel değerlerimiz, insana ve topluma yönelik zararlı etkileri olan ve olabilecek tüm konulara bakış açısı, gayet yapıcı desteğe sahip ve temel çözüm önerilerini kapsamaktadır. Bu inanç ve törel değerler desteklenmeli ve güçlendirilmelidir. Çocuğun ve gencin boş zamanlarını olumlu ve etkin bir biçimde değerlendirilmesi için beden eğitimi, spor, sanat ve kültür kurumlarının yaygınlaştırılması, faaliyetlerinin arttırılması gerekmektedir.

(http://www.semseddinulusoy.com/modules.php?name=Sections&op=viewarticle&artid=52)

KAYNAKLAR

  • Köknel , Özcan. BAĞIMLILIK “ALKOL ve MADDE BAĞIMLILIĞI”.

ALTIN KİTAPLARI YAYIN EVİ 1998

  • Kasatura, İlkay. Gençlik Ve Bağımlılık 1998
  • Gençlik Ve Zararlı Alışkanlıklar:M.E.B.YAYINLARI 1987 İSTANBUL
  • Kaptanağası, Selahaddin. Sigara Raporu 1992 İSTANBUL
  • Köknel , Özcan. Özuğurlu, Kurban. Aytar Bahadır , Güler.

Davranış Bilimleri 1989

viewarticle&artid=52

Haziran 2004

 

Bir Cevap Yazın