Alkol Bağımlılığından Kurtulmak Mümkün mü?

Sağlık Bakanlığı
Alkol bağımlılığından kurtulmanın bir yolu var mı? Kişiye ve ailelere düşen görevler neler. İşte cevapları.
Toplum, alkol kullanımını kontrol edemeyen kişilerin ruhen zayıf, hatta dengesiz olduğunu düşünür. Birçok alkolik de kendisini böyle görür. Ancak alkolizm bir hastalıktır, yani kişi, alkol karşısında iradesini ve seçim yapma gücünü kaybetmiştir. Alkol karşısında güçsüzlüğünü kabul etme ve bu konuda yardım arama, iyiye doğru değişimin ilk adımı ve mutlak şartıdır. Milyonlarca insan bu ilk adımla başlanan yolda alkolün hayatlarına verdiği zararların üstesinden gelmişlerdir. Tedaviden sonra uzun süreli takip gereklidir. Kişi uzun süre hastanede bile kalsa, daha sonra izlenmezse alkole dönmesi kolaydır. Düzenli aralıklarla görüşmelere ya da kendine yardım gruplarına katılmalıdır. Nüksler (tekrarlamalar) ilk 6 ayda en sıktır.

ALKOLİZM TEDAVİSİ

DETOKSİFİKASYON (yoksunluk belirtilerinin giderilmesi) BAĞIMLILIĞIN TEDAVİSİ DEĞİLDİR.

Akolizm ya da diğer madde bağımlılıklarının asıl tedavisi detoksifikasyondan sonra başlar.

Adsız Alkolikler gibi kendine yardım grupları tedaviye entegre edilmelidir. Davranışçı-bilişsel tedaviler iyi sonuç verir. Eğitimsel faaliyetler tedavinin önemli bir parçasıdır. Hastanın içinde bulunduğu aile ele alınmalıdır, çünkü alkolizm bir ‘Aile Hastalığı’dır.

Çeşitli depresyon ilaçları ve lityumun alkol alımını azalttığını gösteren çalışmalar vardır.

Disulfiram (Antabuse), alkol alındığında şiddetli bir reaksiyona neden olur. Kişi bu riski bildiği için ilacı alırken canı çok çekse de alkol almaz. İlacın etkisi, bırakıldıktan sonra 1-2 hafta daha devam ettiği için, kişi alkol almaya karar verip ilacı kesse de beklemesi gerekir. Bu sürede alkole yeniden başlama kararını gözden geçirecek uzun zamanı olur. Hasta bilmeden yiyeceklerine katılması son derece tehlikelidir.

Naltrexone (Nemexine) ve acomprasate, alkol alma isteğini azaltarak etki gösterirler. Araştırmalar, naltrexone alan eski alkoliklerin alkol almaya başlasalar bile bunu daha kolay durdurabildiklerini ve yoğun olarak içme risklerinin azaldığını göstermektedir. Ancak bu ilaçla dahi, sosyal içici olmaları mümkün değildir. İlacı kullanmanın amacı, az içebilmek değil, alkol alımını durdurmayı kolaylaştırmaktır.

ALKOLİZMDE AİLENİN DURUMU VE AİLEYE DÜŞÜN GÖREVLER

Alkolizm, bütün aileyi etkileyen aynı zamanda aile tarafından etkilenen bir hastalıktır. Hatta alkolizm için ‘aile hastalığı’ diyen yazarlar vardır. Tedavide de aileye önemli roller düşer. Alkolikler genellikle ‘dibe vurmadan’ yani her şeylerini kaybetmeden, alkolik olduklarını kabule yanaşmazlar ya da sırf çevrelerindekileri susturmak için alkolik olduklarını söyler, ama bunu değiştirmek için hiçbir ciddi çaba harcamazlar. Bu nedenle tedaviye istekli değillerdir. Ailelerinin alkolik hastayı destekleyen tavrı, onun dibe vurmasını ya da dibe vurduğunu fark etmesini engeller. Yapılması gereken, alkolizminden ve sonuçlarından sadece kendisinin sorumlu olduğunu, alkolik kişiyle açık açık konuşmak ve onun bazı şeylere karşılaşmasını engellemektedir.

Aileler, özellikle eşler, alkolizmden kendileri sorumluymuşcasına bir suçluluk içinde, kendilerini paralama derecesinde, bir kurtarma çabasına girebilirler. Eşlerde, buna bağlı depresyon sık görülür.

BAĞIMLILIKLA İLGİLİ RİSK FAKTÖRLERİ
Aile ile ilgili risk faktörleri
– Anne ve baba desteğinin az olması
– Anne ya da babada alkol kullanımı
– Anne ve babanın, gencin alkol kullanımına izin verici, fazla toleranslı bir tutum içinde olması
– Anne ve babanın çocuk ile ilişkisinin kalitesi (ayrılan vaktin uzunluğundan çok, bu vaktin nasıl değerlendirildiği önemlidir)
– Tutarsız disiplin (anne ve babadan birinin yasakladığına farklı tutumlar sergilemesi)
– Anne ve babanın çoçuğun aktivitelerine ilgisizliği
– Başarının ödüllendirilmeyişi, suçluluk duygusu uyandırmanın eğitim metodu olarak kullanılması
– Çevrenin gerçekçi olmayan beklentileri (çok başarı beklenmesi ve bu nedenle mevcut başarının takdir edilmeyişi gibi)
– Çocuğun okuldan sonra kendine bakması

SOSYAL RİSK FAKTÖRLERİ
– Yaşam stresleri (göç, işsizlik vs)
– Alkol kullanan arkadaş grupları içinde olmak
– Düşük okul başarısı
– Düşük sosyoekonomik düzey
– Göç yaşama
– Okul dönemi içinde çalışma
– Cinsel ya da fiziksel taciz yaşama

KİŞİYLE İLGİLİ RİSK FAKTÖRLERİ
– Girişkenliğin az olması
– Kendine güvenin az olması
– Kendini kontrol etme yeteneğinin az olması
– Baş etme mekanizmalarının kötü olması
– Dışarıdan kolay etkilenme
– Agresif kişilik yapısı
– Heyecanlı, dürtüsel, asi, kötümser kişilik yapıları
– Sosyal değerlere yabancılık
– Davranış bozuklukları

Gencin kendisine örnek aldığı kişiler, bazı maddelere başlamasını kolaylaştırır. Örneğin ağzında sigarayla çekilmiş pozları ile ünlü olan James Dean’e hayran olan bir genç, O’nu taklit etmek, O’nun gibi çekici görünmek için sigaraya başlayabilir. Bu yönden de gerek medyaya gerekse anne ve babalara görev düşmektedir. Gençler, aile içinden ve çevresinden başlamak üzere iyi rol modelleri bulabilmelidirler.

GENETİK FAKTÖRLER

Araştırmalar göstermektedir ki, özellikle alkol bağımlılığı genetik yatkınlıkla yakından ilişkilidir. Hatta evlatlık verilmiş kişilerde alkolik olma sıklığının, kendilerini yetiştiren aileden daha fazla, biyolojik anne ve babalarındaki alkolizmle ilişkili olduğu bulunmuştur. Alkolizme yatkınlık, alkole dayanıklılık şeklinde nesilden nesile aktarılmaktadır. Alkole daha dayanıklı olanlar, çok içtikleri halde az etkilendikleri için daha çok içerler ve sonunda daha kolay alkolik olurlar ve bu özellik, yani alkolün etkilerine dayanıklı olma kalıtımsaldır. Özellikle babası ya da erkek kardeşinin alkol problemi olan erkekler sosyal içicilikten bile sakınmalı, alkolden tamamen uzak kalmalıdırlar.

BEKLENTİ

Alkolün sosyal ilişkileri kolaylaştırdığına, amfetaminin performansını artıracağına, sigaranın kendisini olgun gösterdiğine vs. inanan kişiler, bu maddeleri kullanmaya daha kolay ve erken başlarlar.

19 Ocak 2010

Bir Cevap Yazın